Merhaba gkhan.dev! WordPress – Tailwind Blog Deneyimim
Yazının İçeriği
Yaklaşık bir buçuk yıl aradan sonra tekrar blog yazmaya karar verdiğimde mevcut sitemi (blog.gkhan.me) elden geçirme kararı aldım. blog.gkhan.me sitesini subdomain üzerine, wordpress ile kurmuştum. Yine şimdiki gibi pek fazla zamanım yoktu, hazır bir temayla yola çıkmıştım.
Bloğu tasarlarken basitliğe, okunabilirliğe ve kullanıcı dostu olmasına odaklanlanmıştım. Böylece kullanıcı istediğini kolayca bulur, sitede daha fazla zaman geçirir, mutlu ayrılır ve geri dönüş ihtimali artar.
Neden WordPress’i tercih ettim?
Tabi eksiklik olarak gördüğüm durumlar da vardı. Fakat eksiklikleri gidermeden önce karar vermem gerekiyordu. Blog yazmaya başta medium olmak üzere, dev.to, hashnode gibi wordpress dışında bir sürü alternatif vardı. Mevzubahis platformlara üye olarak 5 – 10 dk içerisinde yazmaya başlıyorsunuz. Görümümleri iyi, çoğunun kendi ağı var, bu da demek oluyor ki yazılarınızın kitlelere ulaşması daha kolay, herhangi bir ücret ödemiyorsunuz. Peki neden bu avantajları gözardı edip kendi wordpress temam üzerinden devam ettim?
1. Kendimi geliştirme
Zaman zaman freelancer olarak projeler alıyorum. Önyüz geliştirici olduğumdan genelde işleri Nextjs, Gatsby gibi react kütüphanelerinde hallediyorum. Aslında bakarsanız bunları kullanmak genelde WordPressten daha etkili sonuçlar veriyor. Fakat WordPress daha yaygın ve daha kolay anlaşılır. Müşterilere SSG ya da ISR yöntemlerini anlatınca neden bir yerine iki proje kuruyoruz diye şüpheye düşüyorlar.
WordPress üzerinden ilerlemeye karar verdiğimde ise hazır temalar beklentimi karşılamıyor. Bu nedenle kendi yazdığım bir tema üzerinden tekrar yayına başlamak daha makul geldi.
Öncelikle araştırma sürecine girdim. Bir süre sonra seçenekleri üçe indirdim. Underscore, Tailpress ve Sage.
Tema yazmak için aralarından en iyisi Sage idi. Kılavuzu oldukça iyi, geliştirmede sunduğu özellikler çok fazla ve kullanışlı. Php kısmı daha aktif olduğu ve geliştirme süreci daha uzun olacağı için eledim.
Geriye Underscore ve Tailpress kaldı. İkisi birbirine çok yakın başlangıç temaları; neredeyse boş bir tema üzerinden geliştirme yapıyorsunuz. Tailpress tailwindcss ile geldiği ve derleyici kullandığı için tercihim oldu.
Geliştirme süreci bayağı keyifli oldu. Düşündüğümden daha kolaydı, fakat düşündüğümden daha fazla iş çıktı. Özellikle daha önce denemeye fırsat bulamadığım AlpineJS’i kullanma fırsatı bulduğuma sevindim.
2. Daha ekonomik kurumsallık
WordPress hosting paketleri diğerlerine nazaran (statik site hostları hariç) daha ekonomik. Bunun yanı sıra CPanel ile beraber geliyor. Bu da domain adınıza email almanıza olanak sağlıyor. Özellikle yabancı paranın kat be kat değerli olduğu bu zamanlarda WordPress biraz olsun cepleri rahatlatıyor.
3. Özelleştirme
Blog platformlarından herhangi birini kullanarak ya da hazır temadan devam ederek istediğim özellikleri ve tasarımı siteme yansıtamayacaktım. Yeni sitede olmasını istediğim başlıca özellikler şunlardı:
- Koyu – Açık tema geçişi
- Kodlar için Dracula tema
- Birden fazla dil seçeneği
- En çok okunan yazılar ve bu yazıların görüntülenme sayıları
- Erişim kolaylığı açısından etiketleme ve kategorileme
- Kategorilere bağlı olarak açılır menu
- Aynı sayfada arama
- İlerde reklam ya da satış ortaklığından para kazanma
Özellikle birden fazla dil seçeneğinin hem trafik hem de referans açısından bana katkısının olacağını düşündüm.
4. Sürekli Artan Pazar Payı
2023 yılında 810 milyon websitesi ile internet sitelerinin %43’ü WordPress ile oluşturulmuştur. Her yıl onlarca platforma rağmen bu oran artmaktadır. https://colorlib.com/wp/wordpress-statistics adresinde bulunan istatistiklere göre son 10 yıldaki pazar payı ve büyüme oranı aşağıdaki gibidir:
- 2023: %43,1 (+0,3)
- 2022: %43,0 (+3,7)
- 2021: %39,5 (+4,1)
- 2020: %35,4 (+2,7)
- 2019: %32,7 (+3,5)
- 2018: %29,2 (+3,5)
- 2017: %27,3 (+1,9)
- 2016: %25,6 (+1,7)
- 2015: %23,3 (+2,3)
- 2014: %21,0 (+2,3)
- 2013: %17,4 (+3,6)
Tabi bu durumun olumsuz bir yanı var, WordPress geliştirme ücreti oldukça düşük. Yazılım bilgisi olmayan kişiler de işin içindeler. Açıkçası bu yüzden WordPress’ten oldum olası uzak durmuşumdur. Diyelim ki müşteriye 10x teklif verdiniz. Elinde tema arşivi olan esnaf zihniyetinde biri x teklif veriyor. Bu nedenle piyasa çok düşük ve biraz da kalitesiz.
Fakat Türk Lirasının değer kaybetmesiyle beraber yurt dışından alınacak parça parça işler artık iyi para ediyor. Bu yüzden sektöre atıldıktan bir on yıl sonra “Biraz da ben yiyeyim!” dedim.
Nasıl daha iyi yapabilirdim?
Yazının başlarında belirttiğim gibi Sage ile daha profesyonel bir tema yazabilirdim. Performans açısından bloğu Nextjs – WordPress Rest Api ikilisi ile ISR(Incremental Static Regeneration) yöntemiyle yapsaydım daha iyi olurdu. Bu açığı telafi etmek için Cache eklentilerine yöneleceğim.
Özellikle Cloudflare APO okuduğum makalelere göre 3 – 8 kat arasında performans artışı sağlamakta. Bu eklenti anladığım kadarıyla sayfalarınızın statik kopyalarını belleğe alıp dünya çapındaki edge sunucularına dağıtıyor.
Benzer bir şeyi Simply Static eklentisi ile de yapabiliriz. Simply Static eklentisi ile WordPress sitenizin Html çıktısını alıp statik site olarak sunuculara yükleyebilirsiniz. Fakat bu durumda site dinamikliğini kaybedecek, ek bir iş yükü altına gireceksiniz. Sürekli girdisi olmayan portfolyo tarzı sitelerde kullanılabilir.
Eğer daha ciddiye alsaydım, tema iskeletini React ile yazıp, statik çıktısını WordPress’e işleyebilirdim. Böylece daha tutarlı bir temanın yanı sıra daha fazla özelleştirme imkanına sahip olurdum. Kim bilir belki önümüzdeki günlerde gkhan.me sitemi bu şekilde yazarım.
Bir yanıt yazın